MENÜ

Radyo Sohbetleri
25 Şubat 2006
Kur'ân-ı Kerîm'in Fazîletlerini Beyân Eden Âyet-i Kerîmeler (Radyo Sohbetleri) 25 Şubat 2006

38 Tane Âyet-i Kerîme

 

- Furkân Sûresi 1. Âyet-i kerîmesinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

O Zât’ın (hayrı ve) bereketi dâima pek çok olmuştur /O Zât dâima pek ulu olmuştur/ ki O, (hakkı bâtıldan ve helâli haramdan ayırıcı vasfıyla) Furkan (ismine sahip olan Kur’ân) ı (en büyük) kulu (Muhammed Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) üzerine (hâdiseler gerektirdikçe, zaman zaman) peyderpey indirmiştir, tâ ki o (peygamber ve Kur’ân), (insan ve cin toplumları dâhil) bütün âlemler için bir uyarıcı /bir uyarı/ olsun!

 

- İsrâ Sûresi 9. Âyet-i kerîmesinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

Şüphesiz işte bu Kur’ân, o kendisi en doğru olan (iman ve amel-i salih) yol(un)a ulaştırmaktadır ve salih ameller işlemekte bulunan o müminleri müjdelemektedir ki, (cennet gibi) pek büyük ve çok değerli bir mükâfat şüphesiz sadece onlara âittir.

 

- Sâd Sûresi 29. Âyet-i kerîmesinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

(Kur’ân-ı Kerîm, dîni ve dünyevî birçok menfaat ve bereketlerle dolu) pek mübârek yüce bir kitaptır ki, o (insa)nlar onun âyetlerini iyice düşünsünler ve (nefsânî arzuların karışıklıklarından arınmış) hâlis akıllara sahip olanlar hakkıyla öğütlen(ip, gereğince amel et)sin diye onu sana indirdik!

 

- İlim öğrenmenin önemi.

 

- Nisâ Sûresi 174, 175. Âyet-i kerîmelerinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

[174] Ey insanlar! Gerçekten size Rabbinizden bir burhan (olarak, in kârcıları âciz bırakacak mûcizeler gösteren o peygamber) gelmiştir. Ve Biz size (doğru hükümleri) açıklayıcı bir nur (olan Kur’ân’ı) indirmişizdir.

[175] O kimselere gelince ki; Allâh’a iman etmişler ve o (Kur’â)na sımsıkı sarılmışlardır, işte onları da Kendi tarafından yüce bir rahmet (mahalli olan cennet)in ve üstün bir fazlın (eseri olan sonsuz nimetlerin) içine muhakkak girdirecektir ve onları Kendisine yönelen dosdoğru bir yola ulaştıracaktır.

 

- Mevlânâ Ali Rızâ el-Bezzâz Kuddise Sirruhû, her gece 7 cüz Kur‘an-ı Kerîm okur, 50 bin de kelime-i tevhîd çekerdi.

 

- Kur‘an-ı Kerîm’de 130 yerde Hazreti Musa Aleyhisselâm’dan bahseder.

 

- Kur‘an-ı Kerîm karanlıklardan nura kimleri çıkarıyor?

 

- Peygamber Efendimiz Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’in ismini duyup da salavât-ı şerîf getirmeyenin durumu.

 

- Kur‘an-ı Kerîm’e abdestsiz olarak dokunulmayacağı hakkında, Vâkıa Sûresi 75, 76, 77, 78, 79. Âyet-i kerîmelerinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: 

[75] Elbette yemin ederim o (gecenin son üçte birine rastlayan ve rahmetlerin yağdığı an olan) yıldızların düşüş (ve batış) zamanlarına /burçlarına/ (kıyâmet günü) düşecekleri yerlere / Kur’ân’ın bölümlerinin indiği anlara/!

[76] Şüphesiz ki bu, elbette pek büyük bir yemindir; ama bilebilseydiniz!

[77] Muhakkak o, çok makbul /çok faydalı/pek değerli/ yüce bir Kur’ân’dır!

[78] (Mukarreb olmayan melekler hâricinde herkesten) korunmuş yüce bir kitap (olan Levh- i Mahfûz)da (yazılı)dır/(muhtevâsı değiştirilmekten) korunmuş pek değerli bir mushaftadır/!

[79] (Küçük-büyük bütün abdestsizliklerden) tertemiz kılınanlardan başkası ona dokunamaz/( bütün günahlardan ve cismanî bulanıklıklardan) tamamen arındırılmış olan (o meleklerden ve Allâh’ın izin verdiği diğer salih kul) lardan başkası o (Levh-i Mahfûz’da yazılmış ola)na dokunamaz (ve onu okuyamaz)/!

 

- Bütün hamdlerin Allâh’a mahsus olduğu hakkında, Kehf Sûresi 1, 2, 3. Âyet-i kerîmelerinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: 

[1] Bütün hamdler O Allâh’a mahsustur ki, (insanları iki cihan saadetine ulaştıracak) o (Kur’ân-ı Kerîm gibi büyük bir) kitabı (en büyük) kulu (Muhammed Mustafa’sı)na indirmiştir ve (lafız düşüklüğü, mana çelişkisi ve haktan ayrılış gibi) en ufak bir eğrilik bile onun içerisine koymamıştır.

[2] (O Rabbiniz Kur’ân’ı hiçbir aşırılık ve noksanlık bulunmayan mutedil ve) dosdoğru (bir kitap) olarak/ (kulların menfaatlerini) düzenleyici olarak/(geçmiş kitapların doğruluğuna) şâhit olarak/ (indirmiştir)! Tâ ki O (Allâh), Kendi tarafından (uygulanacak) pek çetin ve çok büyük bir azapla (kâfirleri) korkutsun, salih ameller işlemekte bulunan o imanlı kimseleri de müjdelesin ki; gerçekten pek güzel ve çok değerli bir mükâfat sadece onlara âittir!

[3] (Cennet gibi o yüce makam) içerisinde ebediyyen kalıcılar olarak!

 

- Kur‘an-ı Kerîm bütün insanları karanlıklardan nura çıkartması hakkında, İbrâhîm Sûresi 1. Âyet-i kerîmesinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

Elif! Lâm! Râ! (İşte bu,) Rablerinin izni (ilmi, kolaylaştırması ve emri) ile insanları o (kâfirlik, sapıklık ve cehâlet) karanlıklar(ın) dan o (iman) nur(un)a, O (hiç mağlup olmayacak yegâne güce sahip bir) Azîz ve (her halükârda hamd-ü senâya müstehak olan) Hamîd’in yoluna çıkartasın diye sana indirmiş olduğumuz pek büyük bir kitaptır.

 

- Kur‘ân-ı Kerîm, Allâh tarafından indirilmiştir. En‘âm Sûresi 155, 156, 157. Âyet-i Kerîmelerinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

[155] İşte bu (Kur’ân, faydası ve hayrı bol olan) çok mübârek bir kitaptır ki, onu (size) Biz indirdik! Öy leyse siz o (Kur’â)na hakkıyla uyun ve (hükümlerine muhalefetten) iyice sakının, tâ ki siz (gönderdiği kitapla amel ettiğiniz için Allâh-u Te`âlâ tarafından) merhamet olunasınız!

[156] Sonra siz: “(Meşhur olan semâvî) kitap- (lar) ancak bizden önceki iki tâife üzerine (Kitap ehli olan Yahudi ve Hristiyanlara) indirilmiştir. Bizler ise gerçek ten onların (kendi kitaplarını) okumasından elbette (bilgisiz ve) gâfil kimseler olmuştuk!” demeyesiniz.

[157] Yahut siz: “(Bizim zihinlerimiz Ehl-i Kitap’tan daha keskin, anlayışımız daha incedir. Nitekim okuma-yazma bilmeyen ümmî bir toplum olmamıza rağmen, kıssalar, şiirler ve fasîh hitâbetler gibi nice ilim türlerine vâkıf bulunmaktayız.) Eğer biz, gerçekten de bizim üzerimize bir kitap indirilseydi, elbette onlardan daha hidâyet sahibi olurduk!” demeyesiniz. (Eğer kendinizi methettiğiniz vasıflara hakikaten sahipseniz ) işte gerçekten size Rabbinizden, çok değerli apaçık bir delil, (inanıp amel edenlere doğruyu gösteren) büyük bir hidâyet ve (mükellefler hakkında) üstün bir rahmet (eseri olan Kur’ân) gelmiştir. Artık Allâh’ın âyetlerini (anlama imkânı bulup doğruluğunu gördük ten sonra, bile bile) yalanlamış olan ve onlardan yüz çevirmiş bulunan/ engellemiş olan (böylece, sapıtma ve saptırmayı birlikte yürüten)/ kimseden daha zâlim kim olabilir? Âyetlerimizden yüz çevirmekte olan o kişileri, yüz çevirmekte bulunmuş olmaları sebebiyle ya kında en kötü (ve çok şiddetli bir) azapla cezalandıracağız.

 

- Değiştirilmemiş tek kitap Kur‘ân-ı Kerîm’dir. Hicr Sûresi 9. Âyet-i Kerîmesinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

Gerçekten de Biz, o (inkâr etmiş oldukları) Kur’ân’ı Biz indirmişizdir! Şüphesiz ki Biz (diğer ki taplarımız arasından) sadece onu elbette (tahrif ve değişikliklere uğratılmaktan) muhâfaza edicileriz!

 

- Kur‘ân-ı Kerîm’in ağırlığı hakkında Rabbimiz Haşr Sûresi 21. Âyet-i kerîmesinde şöyle buyuruyor:

Eğer Biz işte bu(nca önemli konular ihtivâ eden yüce) Kur’ân’ı büyük bir dağ üzerine indirecek (ve size verdiğimiz gibi ona da akıl verecek) olsaydık, elbette sen (, katılıkta ve kendisine çarpan şeylerden etkilenmemekte örnek olan) onu(n gibi sert bir şeyi dahi) Allâh’ın korkusundan dolayı boyun eğen ve çatlayıp paramparça olan bir şey olarak görürdün! İşte bu örnekler ki; Biz onları insanlara anlatmaktayız! Tâ ki onlar iyice düşünsünler!

 

- Allâh-u Teâlâ, kitabı hakkında nice tazim ifadesi içeren âyet-i kerîmeler beyan ediyor. Şuarâ Sûresi 192, 193, 194, 195. Âyet-i kerîmesinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

[192] Muhakkak ki o (Kur’ân) elbette bütün âlemlerin Rabbinin peyderpey indirmesidir.

[193] (Din konusunda insanları dirilten vahyi, güve nilir bir şekilde getirdiği için kendisine) Rûhu’l Emîn (denen Cibrîl) onu indirmiştir.

[194] Senin kalbin üzerine; sen (de evvelce vahye mazhar olan peygamberler gibi, ümmetini önlerin deki tehlikelere karşı) uyarıcılardan olasın diye!

[195] (Kavmin tarafından iyi bilinen) Arapça pek açık bir lisan ile!

 

- Allâh-u Teâlâ, haberlerin en güzelini bize indirdi. Zümer Sûresi 23. Âyet-i kerîmesinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

Allâh, kelâmın en güzelini, (mucizelik, sağlamlık, yararlılık ve doğrulukta, âyetleri) birbirine benzeyen ve (kıssaları, haberleri, emir ve yasakları, müjde ve tehditleri, vaaz ve öğütleri) mükerrer olan pek değerli bir kitap olarak indirmiştir ki; Rablerinden korkmakta olan o kimselerin derileri onda (ki azap ve tehdit âyetlerini duyduklarında)n dolayı titreyerek ürperir. Sonra (müjde ve rahmet âyetlerini duyduklarında ise) derileri ve kalpleri Allâh’ın zikrine doğru yatışıp yumuşar. İşte bu, Allâh’ın hidâyetidir ki; buna dilediğini eriştirir. (Kendisini hakka irşad edecek âyetleri dinlemekten yüz çevirdiği için) Allâh kimi de saptırırsa, artık onun için hiçbir hidâyet edici yoktur!

 

- Allâh-u Teâlâ, Kur‘ân-ı Kerîm’i hikmetle indirdi. İsrâ Sûresi 105, 106. Âyet-i kerîmelerinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

[105] Biz onu ancak (indirilmesini gerektiren bir) hak (ve hikmet) ile (koruyucu melekler gözetiminde, şeytanların bir şey katıp karıştırmalarından mahfuz olarak) indirdik, o da hak ile indi. Biz seni de ancak (itaat edenlere) bir müjdeleyici ve (isyan edenlere) bir uyarıcı olarak gönderdik.

[106] Kur’ân’a gelince; Biz onu, sen kendisini in sanlara acele etmeden yavaşça okuyasın diye (bir anda göndermeyip, âyet âyet, sûre sûre) ayırdık ve böylece onu (lüzûm eden hâdiselere göre) parça parça indirdik.

 

- Herhangi bir yeri ağrıyan yere parmağını koyup İsrâ Sûresi’nin 105. Âyet-i kerîmesinin başı okunursa şifa olur.

 

- Kur‘ân-ı Kerîm, hiç bir kimse tarafından uydurulmuş bir haber olmadığı hakkında Yûsuf Sûresi 111. Âyet-i kerîmesinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

Andolsun ki; on(ca peygamber ve toplum)ların(ın) kıssalarında (, özellikle de Yûsuf Aleyhisselâm’ın başına gelenlerde, alışkanlık ve duygusallık gibi nedenlerden kaynaklanan evhamdan tamamen uzak kalmış) hâlis akıllara sahip kimseler için elbette pek büyük ibret(ler) bulunmuştur. Bu (Kur’ân), uydurulabilecek bir haber olmamıştır. Velâkin (o,) öncesinde bulunan (semâvî kitaplar)ın tasdîki, (din konusunda kendisine ihtiyaç duyulan) her şeyin (ayrıntılı bir şekilde îzâh ve) tafsîli, (hakiki manada) inanmakta olan bir toplum için de (sapıklıktan kurtarıcı) büyük bir hidâyet (rehberi) ve (iki cihan saâdetine kavuşturacak) yüce bir rahmet (olmuştur)!

 

- Kur‘ân-ı Kerîm’in izzet sahibi olduğu hakkında Fussilet Sûresi 41, 42. Âyet-i kerîmelerinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

[41] Şüphesiz o kimseler ki, kendilerine geldiği anda (hiç düşünme ihtiyacı bile duymadan) o zik(i)r (ve öğüt dolu Kur’ân-ı Kerîm)i inkâr etmişlerdir (, o inatçılsar mutlaka azâba uğratılacaklardır)! Oysa şüphesiz o, elbette (benzeri bulunmayan, karşı konulama yan ve Allâh katında çok değerli olan) azîz bir Kitap`tır.

[42] (Değiştirilme, çelişki ve asılsız haberler gibi) bâtıl (şeyler) ona ne önünden ne de ardından (hiç bir tarafından yol bulup) gelemez. (Çünkü o, her işi sağlam ve yerinde olan ve bütün hamdler Kendisine mahsus bulunan) Hakîm ve Hamîd tarafından indirilmiştir.

 

- Kur‘ân-ı Kerîm’in çok büyük bir haber olduğu hakkında Sâd Sûresi 67, 68. Âyet-i kerîmelerinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

[67] (Habîbim!) De ki: “O (Kur’ân-ı Kerîm ve benim size onu tebliğ göreviyle peygamber olarak gönderilişimi duyurmam), çok faydalı pek büyük bir haberdir!

[68] Siz ise (gafletinizden dolayı) ondan yüz çevirici kimselersiniz!

 

- Allâh-u Teâlâ’nın Kur‘ân-ı Kerîm’e ruh buyurması hakkında Şûrâ Sûresi 52, 53. Âyet-i kerîmelerinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: 

[52] İşte böylece Biz sana emrimizden kaynaklanan/emrimizden (ve nehyimizden) ibaret/ büyük bir ruh vahyettik (ki, ruhun bedene sağladığı hayat gibi o vahiy de kalpleri canlandırmaktadır). (Bu vahiyden önce) sen ne kitap, ne de iman(la ilgili tafsilat) nedir bilmekte değildin! Lâkin Biz onu (o sana vahyetmiş bulunduğumuz o kitabı) büyük bir nur yaptık ki, kullarımızdan dilediklerimizi onunla hidâyete erdirmekteyiz Şüphesiz ki sen (İslâm’ın hükümlerini açıklayarak insanları) elbette dosdoğru bir yola hidâyet etmektesin. (Ama hidâyet yaratmak ancak Allâh-u Te`-âlâ’ya mahsustur.)

[53] O Allâh’ın yoluna ki; göklerde olanlar da, yerde bulunanlar da (yaratılmak, mülkiyet ve yönetim bakımından) sadece O’na aittir! Âgâh olun ki; (aracıların ortadan kalkacağı o kıyâmet gününde) bütün işler ancak Allâh’a dönecektir./ (Şu anda da) bütün işler ancak Allâh’a dönmektedir.

 

- Kör gibi olmayalım! Ra'd Sûresi 19. Âyet-i kerîmesinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

Rabbinden sana indirilmiş olan (ve faydası gökten indirilen suyla, saf altına benzetilen o Kur`ân)ın, şüphesiz hakkın ta kendisi olduğunu bilen (ve buna böyle inanan) kimse, hiç o (kalp gözü) kör olan (, bu yüzden de kendisine açıklanan misallerden hiç mi hiç etkilenmeyerek cehâlet karanlıkları ve sapıklık uçurumlarında bocalayıp kalan) kişi gibi olur mu? (Bunca açıklanan misallerden) ancak (, alışkanlıklara uymaktan ve evhama kapılmaktan uzak kalmış olan) hâlis akıllara sahip kimseler iyice öğütlenir!

 

- Kur‘ân-ı Kerîm’in şüphesizliği hakkında Secde Sûresi 2. Âyet-i kerîmesinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

Kendisinde hiçbir şüphe bulunmayan bu Kitab’ın indirilişi, bütün âlemlerin Rabbinden (tüm varlıkların yaratıcısı ve yöneticisinden) dir.

 

- Kur‘ân-ı Kerîm’in çok büyük bir kitap olduğu hakkında A‘râf Sûresi 2, 3. Âyet-i kerîmelerinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

[2] (Bu Kur’ân-ı Kerîm) öyle büyük bir kitaptır ki; kendisiyle (tüm insanlara) uyarıda bulunasın ve inananlar için yeterli bir öğüt olsun diye (tarafımızdan) sana indirilmiştir. Artık on(un tebliğinin getireceği sıkıntılar)dan dolayı kalbinde hiçbir darlık bulunmasın.

[3] Rabbinizden size indirilmiş olan şeye (Kur’ân ve Sünnet’e) hakkıyla uyun! Onu bırakıp da (insan ve cin şeytanları gibi, kâfirliğe ve sapıklığa çağıran) başka birtakım dostlara asla uymayın! Pek az/çok az zaman/ öğütleniyorsunuz (bu yüzden Allâh’ın dinini bırakıp başkalarına uyuyorsunuz)!

 

- Kur‘ân-ı Kerîm’in emirlerini tutup, yasaklarını terk edenlere verilecekler hakkında Mâide Sûresi 66. Âyet-i kerîmesinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

Eğer onlar Tevrât ve İncîl(deki Rasûlullâh Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem’in sıfatlarıyla ilgili âyetler)i, bir de Rablerinden kendilerine indirilmiş olan (Kur’ân-ı Kerîm’in ahkâmın)ı (gerektiği şekilde uygulayarak) gerçekten ayakta tutsalardı, elbette üstlerinden (aşağı boşaltılacak yağmur) ve ayaklarının altından (bitecek türlü türlü meyve ve sebzeleri) yerlerdi. Onların bir kısmı (ileri geri yapmayıp) doğru ve orta yolu bulmuş çok iyi bir ümmettir. (Nitekim Abdullah ibni Selâm ve arkadaşları gibi bazı Yahudi âlimleri, Necâşî ve ashâbı gibi kimi Hristiyan önderleri Rasûlullâh Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem’e iman ederek hidâyet bulmuşlardır.) Onlardan birçoğu ise, yapmakta oldukları (hakkı tahrif, inatçılık ve aşırı düşmanlık gibi) şeyler ne kötü olmuştur!

KULLANICI YORUMLARI
  • İlk Yorum Yapan Siz Olun!
YORUM YAZ