MENÜ

Nurettin Yıldız
01 Mart 2018
Nureddin Yıldız’ın Görüşünün Selefî/Vehhâbî İ’tikâdından Farklı Olmadığını Mâturîdî ve Eş’arîleri Ehli Sünnet Dışı Bid’at Fırkalardan...

İşte Size Nureddin Yıldız’ın Görüşünün Selefî/Vehhâbî İ’tikâdından Farklı Olmadığını Mâturîdî ve Eş’arîleri Ehli Sünnet Dışı Bid’at Fırkalardan Saydığını İspat Eden Konuşması.

 

Nureddin Yıldız'ın bu konuşmasında geçen “Bid’at mezhepler” sözü Ehli Sünnet dışı 72 fırka hakkında kullanılır. Mâturîdî ve Eş’arî ise Ehli Sünnet’in yekününü temsil etmektedir. Bugün 2 milyara yakın müslümandan Hanefî mezhebine mensup olan 1 milyara yakın insan İmam Mâturîdî Hazretlerinin i’tikâdı üzeredir, geri kalan Şâfi’î, Mâlikî ve Hanbelî mezhepleri de Ebu’l-Hasen el-Eş’arî Hazretlerinin İ’tikâdı üzeredir. Selefî/Vehhâbî inancında olan ise 2 milyara yakın Müslüman arasında ancak Körfez ülkeleri ve Avrupa’da bulunanlar hesaba katıldığında 100 milyonu dahî geçememektedir.

Rasûlüllâh Sallallâhu ‘Aleyhi ve Sellem "Allah benim ümmetimi dalâlet üzere birleştirmez, (bâtıl ve bozuk inançta bir araya getirmez)" (Tirmizî, es-Sünen, Fiten:7, rakam: 2167, 4/466) buyurduğuna göre 100 milyon kadar Selefî/Vehhâbî inancında olana karşı bir buçuk milyar Mâturîdî ve Eş’arî İ’tikâdında olan Müslümanın dalalet üzere olduğu düşünülemez. Hadîs-i Şerîf'te "Dâimâ sevâd-ı a’zamı takip edin (İbni Mâce, es-Sünen, rakam: 3950, 2/1303; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, rakam: 18450, 30/392; el-Mervezî, es-Sünne, rakam: 55, sh: 22; et-Taberânî, Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, rakam: 2069, 3/196; İbnü Batta, el-İbânetü'l-kübrâ, rakam: 118, 1/288; el-Lâlikâî, Şerh-u Usûl-i İ'tikâd-i Ehli's-Sünne, rakam: 153, 1/117) buyuruluyor, yani “Ümmetimden en büyük karaltı ve cemaat hangi inanç üzere ise ondan ayrılmayın" buyuruyor. Çünkü bu ümmetin ekseriyetinin doğru yolda olacağı garantilenmiştir. Hal böyleyken İmam Gazâlî gibi Ehli Sünnet’in en büyük hucceti olan hatta İslam'ın hucceti sayılan ve Eş’arî i’tikâdı üzere olan bir zât için “Ölümüne yakın bid’at fırkalarını -yani Mâturîdî ve Eş’arî’yi- terkederek Ehli Sünnet’e döndü" demek; onun hayatı boyunca yanlış i’tikatta olduğunu ve Ehli Sünnet dışı fikirlere sahip olduğunu, ölümüne bir hafta kala doğru yola döndüğünü, geriye bıraktığı bütün eserlerinin bu durumda Ehli Sünnet dışında yazılmış olduğunu iddia etmek olur ki buna hiçbir aklıselim sahibi inanamaz.

Vehhâbîler bu işi Ebu’l-Hasen el-Eş’arî hakkında da yapmışlardır. Birçok Selefî kimse kitaplarında İmam Eş’arî’nin ölümüne yakın Ehli Sünnet’e döndüğünü söylemişlerdir, yâni Selefî olduğunu iddiâ etmişlerdir. Halbuki İmam Eş’arî i’tikatta imamdır, ölümüne kadar milleti davet ettiği yolun Ehli Sünnet’in dışında olduğuna ve ölümüne yakın Selefîlerin inancına döndüğüne inanmak; İmam Eş’arî’den sonra günümüze kadar gelen 1100 senelik zaman zarfındaki bütün Ehli Sünnet âlimlerinin ‘İmam Eş’arî’nin yanlış inançlar üzere olduğunu anlayamadıklarını ve böylece bütün ulemanın bu yanlışları bize naklettiğini’ ifade etmek olur ki bunu İbn-i Teymiyye bile söylememiştir.

Ancak Şîîlerin "Mevlânâ bizden, Yunus Emre bizden, Hacı Bektaş bizden" diyerek Ehli Sünnet büyüklerini sahiplenmeleri gibi Vehhâbîlerin de İmam Tahâvî, İmam Eş’arî ve İmam Gazâlî gibi Ehli Sünnet büyüklerini reddedemeyince onların da -ne hikmetse- hep ölümlerine yakın döndüklerini, tabii bunun da kendilerinden başka şâhidi olmadığını söylemişlerdir ki bu sözlere asla itibar edilemez.

Nureddin Yıldız'ın bu sözünde geçen “İlcâmü’l-‘Avâm ‘an ‘ılmi’l-Kelâm" kitabı asla Mâturîdî ve Eş’arî’yi reddetmemektedir. İçeriğinde bu konuda sadece “Müteşâbih âyetleri te’vîl etmemek lazım, bu husustaki bilgiyi Allâh'a havâle etmek lazım” görüşü bulunmaktadır ki bu zaten Mâturîdî’de de Eş’arî’de de en selâmetli yol olarak beyan edilen yoldur. Üstelik o eserde Allâh-u Te‘âlâ'nın cisim sıfatlarından, mekandan, intikal’den münezzeh olduğu, yani Nureddin Yıldız’ın doğru kabul ettiği gibi Allâh-u Te‘âlâ'nın gökte olduğunu söylemenin îmânı tehlikeye sokacağı açıklanmıştır. (İmam Gazâlî, İlcâmü’l-‘Avâm ‘an ‘ılmi’l-Kelâm, sh: 50-51, 54-55)

Dolayısıyla Gazâlî’nin bu beyanı yeni söylenen bir şey olmayıp İmam Gazâlî'nin de önceden bilmediği ve reddettiği bir şey değildir. En selâmetli yol; “Müteşâbih âyetlere ve sıfat hadislerine mânâ vermemek ve bu husustaki bilgiyi Allâh-u Te‘âlâ'ya havâle etmektir.” Biz bunu zaten senelerdir sohbetlerde söylemekteyiz. Ancak bir te’vîl yapılacaksa o zaman o te’vîl muhkem âyetlerle çelişmeyecek ve Allâh-u Te‘âlâ'nın sıfatlarına ve tenzîhine zıt düşmeyecek şekilde yapılmalıdır. Dolayısıyla istivâyı; “hâkimiyet ve yönetim” olarak te’vîl edebilirsiniz ama oturmak ve yerleşmek olarak te’vîl edemezsiniz.

Nureddin Yıldız bu konuşmasında İmam Gazâlî'nin, İmam Mâlik’in mezhebine döndüğünü savunuyor. Hâlbuki İmam Mâlik: “İstivâ ma’lum, keyfiyet ğayr-i ma’kûl” (İmam Mâlik, el-Muvatta, 1/253; Kâzî 'Iyâz, Tertîbü'l-medârik ve takrîbü'l-mesâlik, 2/39) demiştir. Böylece o: "İstivânın lügat mânâlarından birinin “yerleşme” anlamında olduğu bellidir. Fakat Allâh-u Te‘âlâ hakkında bu mânâ anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir şey değildir. Dolayısıyla “Buna böylece inanıp mânâ vermemek gerekir” demiştir ki biz de zaten aynı görüşteyiz.

Zaten İmam Gazâlî’nin, İmam Mâlik’in mezhebine de dönse Allâh-u Te‘âlâ’ya oturma, yerleşme ve ‘Arş’ı mekân tutma gibi sıfatlar isnâd etmesi asla düşünülemez. Nureddin Yıldız'ın bu videoda geçen "İmam Gazâlî, Selefî akîde üzere öldü" sözünün mânâsı; “Vehhâbî inancı üzere öldü” demektir ki bunu asla kabul edemeyiz, ancak bir iftira olarak düşünebiliriz. Ayrıca bu söz, Mâturîdî ve Eş‘arî’leri -yani bugünkü 2 milyara yakın Müslümanın 1.4 milyonunu- bid’at ehli ve Ehli Sünnet dışı saymak anlamına geleceğinden dolayı kesinlikle reddedilmiştir.

Şu bilinsin ki; bu video, Nureddin Yıldız’ın görüşlerinin Selefîlerin inancından farklı olmadığının ve bizim gibi Mâturîdî ve Eş’arî akidesine mensup genel manada 1,5 milyar Müslümanı Ehli Sünnet dışı bid’at fırkalardan kabul ettiğinin açık bir beyanıdır.

Dolayısıyla yalan yanlış verdiği fetvâlarına reddiyeler yapmaya bugüne kadar ihtiyaç duymadıysak da i’tikâdî konuda ki böyle büyük yanlışları ve ümmetin neredeyse tamamını bid’at ehli ve Ehli Sünnet dışı saymasını, İmam Gazâlî’lerin bile doğru inancı ölürken bulduğunu iddiâ edecek kadar ileri giderek ümmetin bütün değerlerini, İhyâ-i ‘ulûmi’d-dîn gibi bütün eserleri bid’at ehlinin görüşleri olarak göstermesine artık dayanacak halimiz kalmamıştır.

Bu hususu evvelce de beyan ettiysek de onun bâzı sevenleri bu işlerin önemini anlayamamış ve bizi “Hoca niye böyle reddiye yapıyor” diye yadırgamışlardır. Ancak onun bu sözlerini dinlerlerse bu görüşün, “Allah göktedir ve Arş’a oturmuştur şeklinde inanmayan tüm Müslümanlar Ehli Sünnet dışıdır” diyen Vehhâbîlerin görüşünden hiçbir farkı olmadığını çok iyi anlayacaklardır. 

Artık Allâh'ın saptırdığını hidâyet edecek bir güç yoktur, bizim üzerimize düşen hakkı beyandır, biz de bu vazîfeyi îfâ ederek bu mesuliyetten kurtulduğumuzu düşünüyoruz. Sizler de bu yazı ve bilgiyi insanlara tebliğ ederek yeni bir yanlış ve bâtıla yönelmemeleri ve yıllar önce İslamoğlu'na yaptığımız uyarı bugün daha iyi anlaşıldığı gibi yıllar sonra çok büyük zaiyatlardan sonra kendilerinin yanlış içinde olduklarını anlayıp pişman olmamaları için bu yazıyı Ehli Sünneti müdafaa niyetiyle herkesle paylaşın.

Artık üzerimize düşen aklımızı kullanmak, iyice düşünmek ve bütün insanları bu hususta uyarmaktır. Selam hidâyete tâbi olanlar üzerine olsun. Rabbim hidayetten sonra kalplerimizi kaydırmasın. Âmîn!

 

KULLANICI YORUMLARI
  • Meltem
    02 Mart 2018 21:26
    Allah razı olsun hocam sayenizde ehli sünnet gibi görünen ama ehli sünnet olmayanı görüyoruz Rabbim hizmetlerinizi daim eylesin
YORUM YAZ