Bütün hamd-ü evfâlar ve medh-u senâlar:
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ
اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ
“O (Muhammed (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem) nefsânî bir arzudan dolayı konuşmaz.
O(nun söyledikleri) ancak çok değerli bir vahiydir ki (Allâh-u Te‘âlâ tarafından Cebrâîl (Aleyhisselâm) vâsıtasıyla) ona vahyolunmaktadır.” (en-Necm Sûresi:3-4) buyuran Allâh-u Te‘âlâ’ya mahsustur.
Salâtların en tamâmı ve selâmların en mükemmeli Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)tan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte:
عَنْ أَب۪ي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللّٰهُ تَعَالٰى عَنْهُ قَالَ:
قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ تَعَالٰى عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «أُعْط۪يتُ جَوَامِعَ الْكَلِمِ.»
“Bana cevâmi‘u’l-kelim (az sözle çok mânâlar ifâde eden kelâmlar) verildi.” (Müslim, es-Sahîh, el-Mesâcid:1, rakam:1195, 2/64) buyuran Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem)in, Ehl-i Beyti’nin ve tüm sahâbesinin üzerine olsun.
Şu bilinsin ki; Rasûlüllâh (Sallellâhu Te‘âlâ Aleyhi ve Sellem) getirdiği dîni tebliğ husûsunda çok konuşmalar yapmış ve bulduğu her imkânda ashâbına hutbeler îrâd etmiştir.
Fahr-i kâinât Rasûlüllâh (Sallellâhu Te‘âlâ Aleyhi ve Sellem)in îrâd ettiği bu hutbeler arasında cumâ günleri Mescid-i Nebevî’de, bayram günlerinde ve Mekke’nin fethinden sonra Ka‘be’de îrâd ettiği hutbeler sayılabilir.
Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem)in ashâbına îrâd ettiği hutbelerden, Vedâ Hutbesi’nin hiç şüphesiz çok ayrı bir yeri vardır.
Zîrâ Seyyidü’l-beşer Rasûlüllâh (Sallellâhu Te‘âlâ Aleyhi ve Sellem) Efendimiz hutbesinde sayıları yüz bini aşan bir topluluğa hitâb etmiştir.
Ashâb-ı kirâmdan bâzılarının da ifâdesiyle, âdetâ ümmetine vasiyette bulunmuştur.
Diğer hutbelerine nazaran daha uzun îrâd ettiği bu hutbesinde İslâm’ın temel umdelerinden bahsetmiş ve dînin artık tamâma ererek kemâle erdiğini beyân etmiştir.
Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem)in Vedâ Haccı’nın farklı günlerinde îrâd ettiği bu hutbeler, gerek hadîs gerekse İslâm târihi kaynaklarında parça parça nakledilmiştir.
Konuyla ilgili nakledilen rivâyetler iyice incelendiğinde Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem)in, Zülhıcce’nin sekizinci ve dokuzuncu günlerine rastgelen Terviye ve Arefe günleri ile Kurban Bayramı’nın birinci, ikinci ve üçüncü günlerinde toplamda beş hutbe îrâdettiği anlaşılmaktadır.
Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem)in, sayıları yüz binleri aşan bir topluluğa can, mal ve ırz güvenliği, fâiz ve kan dâvâları, kadın hakları, eşitlik ve emânete riâyet gibi birçok konuda îrâd ettiği bu hutbeler onun ümmetine olan vasiyeti olarak değerlendirilmiştir.
Bu nedenle 1928-1948 yılları arasında yayınlanan “Tecrîd-i Sarîh Tercümesi”nin “Haccetü’l-Vedâ” bölümünde “Vedâ Hutbesi” tâbirinin kullanılmadığı ve konuyla ilgili rivâyetlerin “Arafat Hutbesi” ve “Minâ Hutbesi” başlıkları altında verildiği, ayrıca Kâmil Mîrâs’ın burada “Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem) İslâm inkılâb târihinin bütün beşeriyete hitâb eden en müessir nutkunu îrâd buyurdu.” dipnotunu düştüğü görülmektedir.
Bu kaynağa baktığımızda merhûm Kâmil Mîrâs’ın, söz konusu hutbe metnini İbnü İshâk (Rahimehullâh)ın, Arefe günü îrâd edilen hutbe ile ilgili rivâyetinden aldığını söylediğini görmekteyiz.
Bununla berâber müellif her bir paragrafın altında o metnin bulunduğu bâzı rivâyetlere de atıfta bulunmuştur.
Binâenaleyh merhûm Kâmil Mîrâs’ın, İbnü İshâk (Rahimehullâh)ın nakillerinden derlediği ve yer yer “Buhârî” ve “Müslim” rivâyetlerine atıfta bulunduğu meşhur “Vedâ Hutbesi” metninin genel olarak sahîh rivâyetlerden derlendiğini ifâde edebiliriz.
Günümüzde gördüğümüz Vedâ Hutbeleri de genellikle bu kaynaktaki şekil üzeredir.
Hâlbuki hadîs-i şerîf ve siyer kitaplarında Vedâ Hutbesi’nde zikredilen daha farklı lafızlar karşımıza çıkmaktadır.
İşte bu konuda bir eksik olduğunu görünce bu hususta bir araştırma yaparak farklı farklı günlerde îrâd edilen bütün “Vedâ Hutbe”lerini derledik ve böylece meşhur “Vedâ Hutbesi”nin iki katı hacminde bir metin cem oldu.
İşte bu eserde ulaştığımız hadîs-i şerîflerin kaynaklarını tek tek zikredip tercümelerini de Arapça metinlerin alt tarafında zikrettik.
Yüce Rabbimiz Tebârake ve Te‘âlâ, Habîb-i Edîbi Muhammed Mustafâ (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem)in “Vedâ Haccı”nda, bütün insanlığa vasiyet olarak açıkladığı hükümlerle amele cümlemizi muvaffak buyursun.
Âmîn! Yâ Mücîbe’s-sâilîn!