Mütevâtir şekilde nakledildiğine göre; “el-Hıkemü’l-‘Atâiyye” sâhibi Tâcüddîn ibn-i Atâillâh el-İskenderî (Kuddise Sirruhû) bir kere Seyyidü’l-Murselîn (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i rüyâsında gördü. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz ona:
“Meşrikın (doğunun) ve mağribin (batının) sultânını hâlâ ziyâret etmedin mi?” buyurdu. Bunun üzerine kendisi: “Yâ Seyyidî! Meşrikın ve mağribin sultânı kimdir?” diye sorunca Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) İbn-i Ebî Cemre (Rahimehullâh)ın ismi hakkındaki diğer rivâyette zikredildiği üzere mim harfini be harfine tebdîl ederek (değiştirerek):
“Abdullâh ibn-i Ebî Cebre’dir ki kime nazarı değmişse mutlaka eksikleri tamamlanır.” buyurmuştur. (İbnü Ebî Cemre el-Ezdî el-Mürsî el-Endelüsî, el-Merâi’l-hisân, Rüyâ no:70, sh:51)
Bu rüyâ üzerine İbn-i Atâillâh el-İskenderî (Kuddise Sirruhû) onun yakınına defnedilmeyi vasiyet etmiş ve öyle de nasip olmuştur.