Ebû Ca‘fer (Radıyallâhu Anh)dan rivâyete göre: “Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem) Ramazan ayının hilâli görüldüğünde mübârek yüzüyle insanlara yönelir ve:
«اَللّٰهُمَّ أَهِلَّهُ عَلَيْنَا بِالْأَمْنِ وَالْإِيمَانِ وَالسَّلاَمَةِ وَالْإِسْلَامِ وَالْعَافِيَةِ الْمُجَلِّلَةِ وَرَفْعِ الْأَسْقَامِ وَالْعَوْنِ عَلَى الصِّيَامِ وَالصَّلاَةِ وَتِلَاوَةِ الْقُرْاٰنِ، اَللّٰهُمَّ سَلِّمْنَا لِرَمَضَانَ وَسَلِّمْهُ لَنَا وَتَسَلَّمْهُ مِنَّا حَتّٰى يَخْرُجَ رَمَضَانُ وَقَدْ غَفَرْتَ لَنَـا وَرَحِمْتَنَا وَعَفَوْتَ عَنَّا.»
‘Ey Allâh! Onun hilâlini bize emniyet ve îmanla, selâmet ve İslâm’la, her şeyi kaplayan tam bir âfiyet ve hastalıkların kalkışıyla, bir de namaza, oruca ve Kur’ân tilâvetine yardımla kavuştur.
Ey Allâh! Bizi (günahlardan arındırarak ve vazîfelerimizi doğru düzgün yaptırarak) Ramazan için sâlim kıl, onu da bizim (şefâatimiz) için ayır ve onu bizden öyle bir teslîm al ki, Ramazan çıktığında, Sen bizi bağışlamış, bize merhamet buyurmuş ve bizi affetmiş olasın.’ derdi.” (İbnü Ebi’d-Dünyâ, Fezâilü şehri Ramazân, rakam:20, sh:49; İbnü ‘Asâkir, Târîhu Medîneti Dımeşk, rakam:6029, 51/186; ‘Alî el-Müttakî, Kenzü’l-‘ummâl, rakam:24288, 8/589-590)
Abdülazîz ibnü Ebî Ravvâd (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre selef-i sâlihîn zamanında Ramazân-ı Şerîf girdiği zaman Müslümanlar şöyle duâ ederlerdi:
«اَللّٰهُمَّ أَظَلَّ شَهْرُ رَمَضَانَ وَحَضَرَ فَسَلِّمْهُ لِي وَسَلِّمْنِي فِيهِ وَتَسَلَّمْهُ مِنِّي، اَللّٰهُمَّ ارْزُقْنِي صِيَامَهُ وَقِيَامَهُ صَبْرًا وَاحْتِسَابًا وَارْزُقْنِي فِيهِ الْجِدَّ وَالْاِجْتِهَادَ وَالْقُوَّةَ وَالنَّشَاطَ وَأَعِذْنِي فِيهِ مِنْ السَّامَةِ وَالْفَتْرَةِ وَالْكَسَلِ وَالنُّعَاسِ وَوَفِّقْنِي فِيهِ لِلَيْلَةِ الْقَدْرِ وَاجْعَلْهَا خَيْرًا لِي مِنْ أَلْفِ شَهْرٍ.»
“Ey Allâh! Ramazân-ı Şerîf ayının gölgesi basmıştır ve o gelip çatmıştır. Artık Sen onu bana selâmetli kıl ve beni onda (günahlardan ve belâlardan) selâmete erdir ve onu benden kabûl eyle.
Ey Allâh! Bana onun orucunu, terâvîhini sabırla ve ihlâsla nasîb et. O ayda bana ciddiyet, ibâdete gayret ve kuvvet, bir de canlılık ihsân et. Beni onda yorgunluktan, gevşeklikten, tembellikten ve uyku hâlinden muhâfaza et. O ayda beni Kadir Gecesi’ni bulmaya muvaffak et ve onu bana bin aydan hayırlı kıl.” (et-Taberânî, Kitâbu’d-Du‘â, rakam:914, 2/1227)
Ali ibni Ebî Tâlib (Kerramellâhu Vechehû)den rivâyet olunan bir hadîs-i şerîfinde Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “(Yeni beliren) hilâli veya (birkaç günlük) ayı gördüğünde üç kere:
«اَللّٰهُ أَكْبَرُ»
‘Allâh her şeyden büyüktür’ dedikten sonra:
«اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذِي خَلَقَنِي وَخَلَقَكَ وَقَدَّرَ لَكَ مَنَازِلَ وَجَعَلَكَ أٰيَةً لِلْعَالَمِيَن.»
‘Bütün hamdler, beni ve seni yaratan, sana konaklar (ve burçlar) takdir eden ve seni âlemler için büyük bir âyet yapan Allâh-u Te‛âlâ’ya mahsustur” de.
(O zaman) Allâh-u Te‛âlâ seninle meleklere iftihar eder ve: ‘Ey Benim Meleklerim! Şâhit olun ki muhakkak ben işte bu kulumu cehennemden âzad ettim’ buyurur!” (Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis, 1/144; Nu‛mân el-Âlûsî, Ğâliyetü’l-mevâ‛ız, sh:30)
Rivâyete göre Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) yeni hilâli gördüğünde:
«اَللّٰهُ أَكْبَرُ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللّٰهِ، اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ خَيْــرَ هٰذَا الشَّهْرِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ الْقَدَرِ وَمِنْ سُوءِ الْحَشْرِ.»
“Allâh her şeyden büyüktür, bütün hamdler Allâh’a mahsustur. Allâh’ın yardımı olmadan hiçbir günahtan dönüş ve hiçbir ibadete kuvvet olamaz.
Ey Allâh! Ben Senden bu ayın hayrını isterim, kaderin şerli olanından ve mahşere kötü çıkıştan da Sana sığınırım!” derdi. (Müsnedü Ahmed, Nu‛mân el-Âlûsî, Ğâliyetü’l-mevâ‛ız, sh:30)
Talha ibni Ubeydillâh (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hilali gördüğünde:
«اَللّٰهُمَّ أَهِلَّهُ عَلَيْنَا بِالْيُمْنِ وَالْإِيمَانِ وَالسَّلاَمَةِ وَالْإِسْلاَمِ وَالتَّوْفِيقِ لِمَا تُحِبُّ وَتَرْضٰى رَبِّي وَرَبُّكَ اللّٰهُ.»
“Ey Allah! Onu bize bereket ve îmanla, selâmet ve İslâm’la ve sevip razı olduğun şeylere muvaffakiyetle (gelen bir) hilal yap!
(Ey hilâl!) Benim de Rabbim, senin de Rabbin ancak Allah’tır” derdi. (Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis, 1/144; Nu‛mân el-Âlûsî, Ğâliyetü’l-mevâ‛ız, sh:30)
Enes (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Her hangi bir imanlı kul hilali gördüğünde, Allâh-u Te‛âlâ’ya hamd-ü senâda bulunur, sonra yedi defa Fâtiha okursa mutlaka Allâh-u Te‛âlâ ona o ay boyunca göz şikâyetinden âfiyet verir.” (Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis, 1/144)
Abdullâh ibni Hişam (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre yeni sene veya yeni ay girdiğinde Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ashâbı:
«اَللّٰهُمَّ أَدْخِلْهُ عَلَيْنَا بِالْأَمْنِ وَالْإِيمَانِ وَالسَّلاَمَةِ وَالْإِسْلاَمِ وَرِضْوَانٍ مِنَ اللّٰهِ وَحَذَارٍ مِنَ الشَّيْطَانِ.»
“Ey Allâh! Onu bize emniyet ve îmanla, selâmet ve İslâmla, Allâh’tan rıza ve şeytandan korunmayla kavuştur” duasını okumayı birbirlerinden öğrenirlerdi. (Taberânî, Heysemî, Mevâridü’z-zam’ân, sh:590; İbni Receb, Fedâilü şehri ramazân, sh:146)
Râfi‛ ibni Hadîc (Radıyallâhu Anh)dan rivâyete göre: Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hilali gördüğünde üç kere:
«هِلاَلَ خَيْرٍ وَرُشْدٍ.»
“(Ey Allâh! Bu ayı) hayır ve rüşd (olgunlaşıp kemâle erme ve maddî mânevî bereketlere nâiliyet) hilâli (yap)!” buyururdu.
Sonra da üç kere:
«اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ خَيْرِ هٰذَا الشَّهْرِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّهِ.»
“Ey Allâh! Muhakkak ki ben Senden bu ayın hayrını istiyorum ve onun şerrinden Sana sığınıyorum!” diye dua ederdi. (Taberânî, el-Mu‛cemü’l-kebîr, 4/329; Heysemî, Mecma‛u’z-zevâid, 10/139, 12/13330; İbni Receb, Vezâifü şehri ramazân, sh:145)
Ebû Dâvûd’a âit bir rivâyette ise:
«اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذِي ذَهَبَ بِشَهْرِ -كَذَا- وَجَاءَ بِشَهْرِ -كَذَا- أٰمَنْتُ بِالَّذِي خَلَقَكَ.»
“Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ‘Bütün hamdler, falan ayı giderip falan ayı getiren Allâh’a mahsustur! (Ey hilâl!) Seni yaratana îman ettim’ buyururdu” şeklinde bir ilâve vardır.
Ali (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hilali gördüğünde:
«اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ خَيْرَ هٰذَا الشَّهْرِ؛ فَتْحَهُ وَنَصْرَهُ وَنُورَهُ وَبَرَكَتَهُ وَطُهُورَهُ وَرِزْقَهُ وَنَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا بَعْدَهُ.»
“Ey Allâh! Şüphesiz ben Senden bu ayın hayrını; fethini, yardımını, nûrunu, bereketini, temizliğini ve rızkını istiyorum. Sonrasının şerrinden de Sana sığınıyorum” derdi. (Taberânî, Kitâbu’d-Du‛â:136, no:909-910, 2/1225-1226)
İmâm-ı Sübkî (Rahimehullâh)ın beyânına göre; yeni ay görüldüğünde Tebâreke Sûresi’ni okumak müstehaptır. Zirâ onun bir ismi “Münciye” yani “Kurtarıcı”dır.
Bu sûre bir ayın günleri sayısınca otuz âyet olduğundan, her bir âyeti hilal görüldüğünde kendisini okuyan kişiyi, ay boyunca her bir gün gelecek felâketlerden muhafaza eder. (Nu‛mân el-Âlûsî, Ğâliyetü’l-mevâ‛ız, sh:30)