İnternet haber sitesi OdaTv, benim “bid’at ehlinin imkânlarının iptâli” için yaptığım duâları kendi zihniyetlerindekiler hakkında sanarak haber yapmıştır. Oysa bid'at ehli olmak için önce Müslüman olmak lazım, ama İslam’ın değerlerine saldırıp istihza edenlere zaten ehli bid’at denmez. Bizim kastımız Müslüman geçinip de "Kamu malından %20'ye kadar almak câiz" diye fetvâ veren ve Abant toplantılarında dinlerarası diyalogçuluk yapan fakîh-i fâcirlerin imkânlarının alınması hakkındadır. Ama Oda TV'nin bizim duâlarımızın mânâlarını anlaması için akıl ve insâf ehli olması gerekir. Heyhât!
FETÖ’nün STV ve Zaman Gazetesi gibi yayın organları kapanınca, bizim vatanın bölünmemesi ve devletin bekâsı için Cumhur İttifâkı’na verdiğimiz destekten rahatsız olan bu adamlar, tetikçi olarak Oda TV, Sözcü ve Cumhuriyet gibi kanalları kullanarak bizi yıpratmaya çalışmaktadırlar. Herhalde, hakkımda bir iftira kampanyasına dönüştürülen “yanmaz kefen satıyor” ve “terlik satıyor” işi tutmayınca, şimdi de belediyeden ihâle alıyor” iftiralarıyla bizi yine kamuoyuna olumsuz olarak gündeme taşıtmaktadırlar. Bu haberlerin de asılsız olduğunu ve bizim kimsenin hiçbir maddî işiyle alâkamız ve hattâ haberimiz olmadığını kamuoyu yakînen bilmektedir.
Maddî mânevî ihâlelerin dünyâda ve âhirette kimlerin üzerine yıkılacağını merak edenler, Ehl-i Sünnet’e muhâlif bid’at ehli birçok hacı-hoca bulabilirler ve bunların istismârlarından ve istifâdelerinden bahsedebilirler.
Lâkin benim gibi 28 Şubat’ta vakfı kapatılıp askeri cunta tarafından Beykoz Külliyesine el konulan ve bugüne kadar bunca taleplerimize rağmen kendi vakfının malı olan külliyesi bile iâde edilmeyen, hatta mahkeme raporlarına dahî müspet bilgi gönderilmeyen bir kişinin bu hükûmetten ve belediyelerden menfaat temîn ettiği iddiası nasıl düşünülebilir? Hakkı olan bir malı dahi almayı beceremeyen benim gibi birinin, başka menfaatler elde ettiği iddiası olacak şey değildir. Külliyemiz, vakıf ve derneklerimize iâde dahî edilmezken, “maddî menafaatler için hükûmete destek verdiğimizi” söyleyenler, mahza iftirâ etmektedirler. Allâh’ın la’neti müfterîlerin üzerine olsun!
Ben başkaları gibi dönemin adamı olsaydım, bu dönemde üç kere hapse girer miydim? FETÖ’ye herkes revaç verirken Abant’ı bırakmayanlar, çarşı karışınca taraf değiştirenler, her dönem de gemilerini yürüttüler ve imkânlarını arttırdılar. Biz ise maddî birçok imkânımızı kaybettiğimiz gibi, yıllarca hapis yattık. Çünkü yanlış gördüğümüz husûslarda dâima reddiyeler yaptık. Ama FETÖ’nün hâlâ temizlenmediğini bilerek ve PKK’nın hudûdumuzda devlet kurdurulacak hâle geldiğini görerek, sırf dînî ve millî gâyelerle Cumhur İttifâkı’na destek vermeyi bir vecîbe addettik.
İBB’den ihale alan haberlere konu firma; 15 senelik bir müessese olup, 10 senedir bilfiil en büyük kurumlardan iş alıp bu işleri yapmaktadır. Üç senedir benim dâmâdım olan Esat Bey’in hissedârı olduğu şirketin ticari işlerinden hiçbir haberim yoktur.
Dolayısıyla evvelden beri bu işleri yapan insanlar olduklarına göre ne onların bizim ismimizi kullanması, ne de bizim onların işinden haberimiz olması söz konusu değilken, "Cübbeli Ahmet Hoca seçime destek verip ihâle aldı" gibi haber çıkarmak gerçekten büyük bir bühtândır, hedef saptırmaktır, gündem değiştirmektir ve evvelden beri her türlü yalan ve iftirâ ile itibârını sarsamadıkları Cübbeli Hoca’yı bir de bu yönden hedef yapma denemesidir. Bunlar, FETÖ’cülerin tahrikleriyle çıkarttıkları iftirâlardan öteye geçmemektedir.
Zaten çıkan haberlere bakıldığında, haber değeri olmadığı ve kimsenin buna inanmadığı da ortadadır. Ehliyet ve liyâkat dâhilinde işlerini yapan ve hiçbir istismâr gözetmeyen masum insanlara iftirâ atmak dünyâda da âhirette de çok büyük bir kul hakkına girmektir. Bizi takip edenlerin zâten böyle şeylere itibâr ettikleri aslâ müşâhede edilmemekteyse de yine de ma‘lûmât bekleyen kimselere bu kadar bir paylaşımla iktifâ ediyorum ve müfterîleri Allâh-u Te‘âlâ’nın adâletine havâle ediyorum.