Bu konu ile ilgili olarak “Müslim”de Ümmü Seleme (Radıyallâhu Anhâ)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “(Zülhıcce’nin) on gün(ü) girdiği zaman, biriniz kurban kesmek isterse sakın saçından ve vücudundan (herhangi) bir şeye (kesme maksadıyla) dokunmasın (traş olmasın, tırnak kesmesin).” (Müslim, el-Ezâhî:7, rakam:5232, 6/83)
Görüldüğü gibi bu ve bu meâldeki diğer hadîs-i şerîfler hacca gitmeyecek olanlardan kurban kesmek isteyenlerin, Zülhıcce’nin başından kurban kesecekleri âna kadar (ki, on gün eder) saçlarını ve tırnaklarını kesmemelerini ister.
Bunun hikmeti şöyle îzâh edilir: Kurban kesecek kişi, sanki kendisini azâba lâyık ve günahkâr gördüğü, günahlarına karşılık kendisini de öldüremeyeceği için, kendisinin fidyesi olarak kurban kesmektedir. Vücudundan kıl ve tırnak kesmemekle, en küçük parçalarının dahi, kurbanın parçaları, tüyleri ve tırnakları karşılığında ateşten âzâd olmasını sağlayacaktır. (en-Nevevî, Şerhu Müslim, 11/148; el-Münâvî, el-Feyzü’l-Kadîr, 1/363; Davudoğlu, Müslim Şerhi, 9/243)
Bu elbette bir îzâh biçimidir. İllâ ki böyle olmalıdır diyemeyiz. Hattâ bu talebin şimdilik anlamadığımız başka hikmetleri de bulunabilir. Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem)in böyle söylediği sâbit olduktan sonra Müslüman’a düşen, hareketini ona göre ayarlamaktır.
Bu hadîsler “Müslim”de rivâyet edilmektedir ve sahîh hadislerdir. Ancak fıkıhçılar bu konuda değişik bakış açıları ile değişik görüşlere varmışlardır. Meselâ:
Bizler Hanefî olduğumuza göre elbette İmâm-ı Âzam (Rahimehullâh)ı taklid eder ve adı geçen günlerde tıraş olmanın, tırnak kesmenin mahzurlu olmadığını söyleyebiliriz. Ancak İmâm-ı Âzam (Rahimehullâh)ın gerçekten bu görüşte olduğunu “Zâhiru’r-rivâyet (ona âit olduğu kesin kaynaklar)” isimli kitaplarında henüz bulmuş değiliz.
Eğer ona âit böyle “Zâhir rivâyet” yoksa bu sahîh hadislere muhâlefet etmemizi gerekli kılacak bir delil bulunmadığından bu günlerde tıraş olmanın en azından mekruh olduğu görüşü ağırlık kazanmaktadır. “Hidâye” hadislerini tahrîc eden Zeyla‘î (Rahimehullâh) da konunun ilk hadîsi olarak yukarıya aldığımız hadîs-i şerîfi vermekte ve sıhhatinde bir kusur zikretmemektedir. (ez-Zeyla‘î, Nasbu’r-Râye, 4/206)
Her ne olursa olsun, Hanefîler olarak bizler de eğer kurban keseceksek, Zülhıcce’nin ilk on gününde tıraşı ve tırnak kesmeyi bırakırsak, Hanefî mezhebine muhâlefet etmeden diğerlerine de uymuş oluruz. Çünkü Hanefîler de kesilmemesinin mahzurlu olduğunu söylemiyorlar. Yeter ki kasık ve tırnak temizliği bu on günle kırk günü aşacak olmasın.
Fakat kurban kesecek olanların elbise giyip, koku sürünebilecekleri konusunda icmâ vardır. Bu da o günlerde tıraş olmamanın hacdaki ihramlılara benzeme ile ilgili bulunmadığını, hikmetinin bu olmadığını gösterir. (en-Nevevî, Şerhu Müslim, 11/148)
“Şerhu Şir‘ati’l-İslâm”da zikredildiğine göre; Kurban Bayramı’nın ilk günü kurban kesmek isteyen Zülhıcce’nin ilk on günü bedeninden kıl koparmaz ve tırnaklarını kesmez. Kendisini ihram giymiş hacıya benzetir. Çünkü kıyâmet günü kurban, sâhibine fidye olacak her kılı, her âzâsı ve tırnağı kurbanın bereketinden ona ulaşacaktır. Bu on günde rahmet ve bereket olacağı için, traş olmamalı ve tırnak kesmemelidir.
Üstâdımız Hacı Mahmut Efendi (Kuddise Sirruhu) Hazretleri sıkı bir Hanefî olmasına rağmen diğer mezheplerin delîli olan bu hadîs-i şerîfi çok önemser ve diğer mezheblerin ihtilâfından sakınmak gerektiği düşüncesiyle ihtiyâten bu on günler girdiğinde hacca gitmemişse îtikāfa girer, bu zaman diliminde hem traş olmaz, hem de tırnak kesmezlerdi.
Bu vesîleyle ekserî okuyucularımızın müntesibi bulunduğu bu yüce zâtın günümüzde unutulmuş olan bu konudaki hassâsiyetini sizlerle paylaşmayı münâsip gördük.