Geçenlerde ortaya bir video attılar; güyâ ben ‘tükürüğümde şifâ var’ maksadıyla hurmayı ağzıma alıp adama ‘sen de ye, şifâ bul’ diye vermişim, bu bana tam anlamıyla bir iftiradır!
Ben hayatım boyunca hiç kimseye ‘benim ağzımda, tükürüğümde şifâ var, benim artığımı yiyin’ diye bir şey demedim. Lâkin sohbet giriş ve çıkışlarında insanlar başımı sarıyor, hediye getirenler oluyor. Bir arkadaş da küçük bir poşetle Acve hurması getirmiş, bir ufak da Zemzem getirmiş, illa ‘Hocam ye!’ diye bana uzatınca kırılmasın diye ağzıma attım, lâkin etrafımda bulunan resmî koruma arkadaşlar beni ‘her geleni yeme içme’ diye bu hususta sık sık uyarıyorlar, orada da “Dur hocam, bir bakalım” deyince ben de ağzımdan çıkarıp arkadaşa verdim.
Yani insanları kırmamak için orada elimi uzatmış bulundum, yoksa ‘Ben evliyâyım, benim ağzımdan, tükürüğümden kim yerse çoluğuna çocuğuna yedirirse şifâ bulur’ itikadında asla değilim. Kendim hakkımda böyle bir düşüncem yok, böyle bir âdetim de yok, insanlara kendi artığımı dağıtma diye bir iş de hiç yapmış değilim. Zâten kendimi o makâmda, buna ehil ve lâyık da görmüyorum.
Bundan dolayı Kemal Öztürk bu videoya îmâda bulunarak “Hurmayı ısırıp birine veren… yok mu böyle tipler?!” lafıyla bana iftirâ atmış ve toplum nezdinde beni itibarsızlaştırmaya çalışmıştır.
Kemal Öztürk gibilerin bizim gibilere kastetmediğimiz niyetleri atfedip iftirâ etmekle yetinmeyip bir de bizim gibi vatansever insanları, insanların öldürülmesini helal gören Fetö gibi teröristlere benzetmeleri, Fetö ile mücadeleyi sulandırmaktan başka bir mânâ taşımamaktadır, bu adamlar bu gibi konuşmalarla kimin değirmenine su taşımaktadır?
Dolayısıyla kendisine hakkımı helâl etmiyorum, ancak “Ben öyle anladım, kamuoyuna öyle yansıdı, özür dilerim!” derse o zaman hakkım helâl olsun!